Bu kitap, çocukların ebeveynleri ile birlikte dua alışkanlığı kazanmaları amacıyla hazırlanmıştır. Duanın yeri ve zamanı yoktur. Ama her akşam yatmadan önce çocuklarımızla dua etmek güzeldir. Dua etmekle anlarız ki: Bizim bir Allahımız var. Kalbimizdekileri işitir, Her şeye yetişir, İsteklerimizi yerine getirir, Güçsüzlüğümüze merhamet eder.

Düş ve gerçeğin nerede başlayıp nerede son bulduğu, ancak kendi hayal gücümüzün sınırlarıyla ilgilidir. Zeynep Sati Yalçın, sevgiyle kuşatılmış bir bahçede rastlaşan muhteşem çocukların hikâyesini anlatıyor. Kitapları çok seven Hilal, utangaç bir çocuktur ve geniş bir hayal gücüne sahiptir. Bunaldığı günlerin birinde, kendini Düş Bahçesi’nde bulur. Düş Bahçesi, düşleri olan çocukların, vakti geldiğinde yolunun düştüğü bir bahçedir. Bu bahçeye belki sizin de yolunuz düşmüştür veya bir gün mutlaka düşecektir.

Zor günlerde bile şükredecek ne çok şey var benim. Annem ve babam bütün bunları unuttuğumda bana hep hatırlatırlar. Ve, ne de güzel yaparlar…

Ve işte yine bir sonbahar gününde, Cevizleri dalından koparan Yaramaz Kargalar, Yükseldiler havaya, Sonra “paat" diye bıraktılar cevizleri aşağıya... Kırılan cevizlerin içi çıkınca da ortaya, Uçuştular kargalar hemencecik başına... O sırada nehirdeki Küçük Kurbağa, Seslendi Yaramaz Kargalar’a: “Hanginiz attı bakayım cevizleri kafama?” "Eyvah! Canı yanan küçük bir kurbağa." Bilge Korkuluk, koşmalı hemen yardıma...

İnsanlar ağlar; canı acıyınca, kalbi kırılınca, korkunca, üzülünce, özleyince, sevinince... Bazen sadece gözleri dolar, bazen de hıçkırıklarla ağlar. Hangi yaşta olursa olsun insan, gözyaşı hep aynı akar. Çocuklar ağlar, kadınlar ağlar, erkekler ağlar. İnsanlar ağlar.

“Annemi mi Daha Çok Seviyorum Babamı Mı?” sorusu muzip bir bilmece. İki seçenek arasında gidip geliyoruz. Evet, haklısın. Bu sorunun doğru bir cevabı yok. Şaşırtmacalı bir soru bu! Peki sen anneni ve babanı ne kadar seviyorsun? Çok, ama ne kadar çok? Kelimelerle anlatabilir misin? Acaba elinle gösterebilir misin? Ya da boya kalemlerinle çizebilir misin?

Merhaba, Kaksüspüs’tür benim adım. Bir çeşit kaktüsüm yani, çölde yaşarım. Bakıp da aldanmayın sivri dikenlerime, Aslında kalbim yumuşacıktır, bu böyle biline! Ama bir problemim var benim, Dokunuyor sinirime. İşte bu yüzden basıyorum çığlığı Haydi sen de kulak ver sesime!

Ailemle bir yolculuğa çıkmaya hazırlanıyoruz. Annem de, babam da bunun asla unutamayacağım bir gezi olacağını söylüyor. Sen de bizimle gelebilseydin ne eğlenceli olurdu. Buldum! Yolculuğumdaki her ayrıntıyı sana anlatacağım. Böylece sen de bizimle gelmiş gibi olacaksın. Haydi, çevir şimdi kitabın kapağını.

Evin kütüphanesindeki bir kitap her an onları seyretmekteydi. Bu, özel bir kitaptı. Senelerdir bu aileyle olmasına rağmen, son zamanlarda sanki herkes onun varlığını unutmuş gibiydi. Günlerdir kendisine hiç dokunan olmamıştı. Her geçen gün kendini biraz daha yalnız hissediyordu. Tek isteği vardı. Fark edilip içindekilerinin tekrar okunması.

Çatışma ortasında umudun, kargaşanın içinde iyilikseverliğin var olduğunu ve herkesin nasıl cesur olabileceğini gösteren gerçek bir hikâye. Minik, gri bir kedi harabeye dönmüş şehrinin sokaklarında dolaşır. Arkadaş ve yemek arar, ama hiçbir şey bulamaz. Bir gün karşısına bir yabancı çıkar ve ona, aradığında iyiliğin her zaman bulunabileceğini gösterir. Hiba Noor Khan bu hikâyeyi Mohammad Alaa Aljalee’lin olağanüstü cesaret hikâyesinden ilham alarak yazmıştır. “Halep’in Kedi Adamı” olarak bilinen bu ki

Evin bir odası tamamen gazete doluydu. Bunlar böyle durmamalıydı. Peki ne yapılabilirdi? Bay Vefa düşündü, düşündü, düşündü… “Buldum!” dedi sonra. Öyle şeyler yapacaktı ki gazetelerden, Çocuklar ve büyükler bunları kullanmaktan hoşlanacaktı.

Bu kitabı oluşturan harfler çok yaramaz. Ele avuca sığmaz. Yerlerinde duramaz. Onlara güven olmaz. Ne zaman biri bu kitabı açsa, kaçmaya çalışırlar. İnanmıyor musun? Bir dene istersen…

Tüylü, sipsivri dişleri, ateş saçan gözleriyle korkunç (!) bir canavardır. Tüylü’nün gizli bir sırrı var. Artık bu sırrı paylaşmanın kendisine iyi geleceğini düşünüyor. Tüylü’nün herkesten saklayıp sadece çocuklarla paylaşmak istediği bu çok gizli sırrı neymiş, öğrenmek ister misiniz?

Heyecan ve macera dolu bu seti okurken, bazen şaşkın bir martıyla, bazen sevimli bir kirpiyle, bazen de ne olduğunu bilmediğimiz bir canlıyla karşılaşacaksınız. Kahramanlarımızın hayatları bir düzende akıp giderken bir anda her şey tepetaklak oluyor. Zor şartlarda mücadele veren bu hayvanların neye ihtiyacı var biliyor musunuz? Sizin Sevginize. İnsani değerleri, bir hayvanla dost olabilmenin önemini, yolunu şaşıran bir yavruya yardım etmenin ne büyük bir erdem olduğunu çocuklarımız bu setle daha iyi anlayac

Karavan Çocuk Yayınları, çocuklara ve içindeki çocuğu yaşatanlara seslenen butik bir yayınevidir. Çocukların doğuştan getirdiği güzellikleri bozmaz, evrensel değerlere saygı duyar. Kurgu, ya da kurgu dışı resimli, heyecan veren, merak uyandıran, neşeli yayınlar yapar.

Bir ormana ayak bastığımızda bin bir çeşit ağaç karşılar bizi, hangisine bakacağımızı şaşırırız. Ormanda en az ilgimizi çeken, şüphesiz kurumuş ağaçlardır. Bu ağaçların işlevini yitirdiğini, hatta onların ormanın görüntüsünü bozduklarını bile düşünürüz içimizden… Peki, size kurumuş ağaçların pek çok canlıya hayat kaynağı olduğunu söylesek, canlılar için onların da en az yaşayan ağaçlar kadar faydalı olduklarını anlatsak? Şaşırdınız değil mi! Öyleyse gelin bu serüveni birlikte okuyalım.