Kitabın yazarı Bayram Özkal 1948 yılında Trabzon-Of ilçesinde doğdu. Yaşamının kırk yılını İstanbul Büyükşehir Belediyesine vermiş bir bürokrattır. Yayımlanmış şiir kitapları ve anılarını içeren bir de anı kitabı bulunan yazar İnşaat Mühendisidir. Bu kitabın içindeki konular, birbiriyle uyumlu ders kitabı niteliğini anımsattığı gibi ayrıca Türkiye ve Halkının değer yargılarını yeniden gözden geçirmeleri amaçlanmıştır. Farklı alanlardaki bu konular yazılı metinden ziyade etkileyici ve öğretici; kimi sorunlar

Görmezden gelinmeye çalışılan, yok sayılan, hor görülen ama toplumu oluşturan etmenlerin başında gelen, aileyi oluşturan, dünyayı güzelleştiren bir mesele: Kadın! Ayşe Ay, Yol Yorgunu’nda, sevdanın, vefanın, fedanın, cesaretin, kararlılığın ve yorgunluğun çevrelediği kadınları anlatıyor. Günümüzde, uzak geçmişte, kasabada, şehirde, fabrikada, yakın geçmişte, ofiste veya köy meydanında olması fark etmeksizin kadınların toplumdaki rollerine, maruz kaldıklarına ve bizatihi kendilerinin tercih ettiklerine samim

Göç, insanlık tarihinin her döneminde arkasında büyük acılar ve kahredici öyküler bırakan bir gerçek olmaya devam ediyor. Geçmişte yaşanan bu acıların bilinmesi ve yenilerinin yaşanmaması için onu gelecek nesillere taşıyacak bir dile ihtiyaç var. İnsanoğlu bu dili bulmuş aslında. Sözlü ve yazılı gelenek yoluyla ve çeşitli kurmaca metinler aracılığıyla günümüze ulaşan göç hikâyeleri bu dilin ta kendisidir. Elinizdeki bu kitap her şeyden önce böyle bir dil içerdiği için çok önemli. Otacıların yerinden yurdund

Çağdaş polisiye edebiyat türünün nadir örneklerinden biri olarak kaleme alınan Akrep Burcu, gerçek olaylarla kurgulanarak romantize edilmiş bir polisiye romandır. Hakim Semahat Hanım’ın bir cinayete kurban gitmesiyle başlayan olaylar zincirinin içiçe geçmiş kahramanları ve şaşırtıcı gelişmeleriyle, nefes kesici bir takiple başlayan cinayetin aydınlatılması, olaylar arasında kurulan ilişkiler, cinayet mahalli delilleri, şüpheliler ve tanık ifadelerinin biraraya getirilerek bulmaca çözercesine sürükleyici bir

İstanbul'un Taksim adlı turistik semtinin birden fazla yüzü var. İstiklal Caddesinin dükkân ve sokaklarına yayılan, renklerin ve ırkların aynı potada erdiği insan vücutlarının yer aldığı gündüz yüzü... Akşamın başlaması ile, sokak şarkıcılarının şarkıları, Rock barlardan gelen sesler, piyango satıcılarının sesleri ve nostaljik tramvay tekerleklerinin iniltisinin yarattığı gürültülü yüzü… Ve gece yarısından sonra ortaya çıkan başka bir yüzü. Arap Pavyonları... Açtıkları kapılarının arkasında zayıf ışıklar al

Kim Bu CKA? Onu Facebook nam sosyal medya platformunda paylaştığı ve her birini “…diye düşündü CKA” diye sonlandırdığı aforizmalarından tanıyorum. Her biri sadelik, bilgelik ve bir o kadar da muziplik taşıyan aforizmalar… Denk geldiğim, okuduğum her bir paylaşımdan sonra hep şu soruları sordum kendi kendime; “Kim bu CKA?” “Kaç yaşında, memleketi nere, hangi müziği dinler, hangi takımı tutar, mangalcı mı brokolici mi, yüz metreyi kaç saniyede koşar, karate biliyor mu ve bütün bu paylaşımları neden yapıyor?”

Man- Men kelimeleri eski Türk dilinde birinci tekil şahıs, yani ben anlamına gelmektedir. Aynı kelime batı dillerine “Adam” anlamında girmiştir. Av ise av hayvanı anlamında, günümüz Türkçesinde de kullanılmaktadır. Kelime, iki heceden olmak üzere Man (Ben) Av (av) şeklinde olup, eski Türk dilinde Man-av, yani “Avcı” anlamına gelir. Kıpçaklarla yapılan Libenyum kanlı savaşının ardından sağ kalabilen Peçeneklerin bir kısmı Opsikion eyaletine (Eskişehir-Kütahya ve Afyon’u içine alan Marmara bölgesi) geçmiş, bi

Zaniewski, okuyucuyu karanlık ve gizemli bir yere yönlendirerek, bir farenin zihnine ve onun evrenine giriyor. Bunu doğanın en hor görülen hayvanını, aslında hepimizi temsil eden dokunaklı bir yaratığa dönüştürerek gerçekleştiriyor. Zanievwski bir sıçanın vahşi hayatını –ilk nefes alışından, bilincinin sonuna gelinceye kadar- hipnotize edici bir karanlık ve tahrik edici bir dille, hikayenin tamamını sıçanın gözünden anlatıyor. Sürükleyici ve tuhaf bir şekilde acıtıcı bir kitap... Zaniewski tek bir sesten, g

Bu roman, Aset isminde bir Kazak delikanlısının, çocukluğunda öldürdüğü bir kır faresi (marmot) üzerinden Kazakların yaşadıkları sancılı yılları ve hesaplaşmayı anlatır. Bu hesaplaşmada Kazak halkı için büyük bir travma yaratan Jeltoksan olaylarıyla, bunun hemen arkasında Sovyet imparatorluğunun dağılmasıyla ortaya çıkan yoksulluk, yolsuzluk, adaletsizlik, toplumsal yozlaşma ve sefaleti gözler önüne serer. Roman, Aset'in ölen abisi (Sayat) ile, kimi zaman hatıralar, kimi zaman rüyalarla üzerinden, bir iç k

Uçsuz bucaksız bozkırda var olma mücadelesinde Türkleri başarıya götüren en önemli özellikleri kadın ve erkeğin birbirlerini tamamladıklarına olan inançları olmuştur. Türk toplumunda yazılı olmayan ancak her bireyin uymak zorunda olduğu kuralları ifade eden töre; sosyal, siyasî, askerî ve iktisadî hayatta kadın ve erkeğin hak ve yetkilerini liyâkat ve adalet esasına göre belirlemiştir. Aileden devlete giden yapıda ve var olma mücadelesinde, hayatın getirdikleri ile birlikte mücadele etme anlayışından hareke

Ayşegül Bilir'in deneme türünde kaleme aldığı bu kitap; hayata, doğaya, sevgiye ve insana dair ne varsa, çocuk gözleriyle bakışın bir eseridir. Bu satırlar, kimi zaman saman yolundan, sayısız yıldızlara, kimi zaman insanı gerçeğin içine çeken körfezdeki dalgın sulardan, uğur böceğine, küçük bir karıncanın çabalamalarından, varlığımızı anlamlandıran hoyrat bir dünyanın derin his ve duyguların dışavurumudur. Bu küçük dünya, hayatımızın kesiştiği, belki de kader yolumuzu belirleyen herhangi biri tarafından yak

Aşkta "ruh" vardır, gözle görülemez. Çünkü insan, Hakk'ın eser-i mânâsıdır ve o, aşk yönünden yaratılmıştır. Aşk; miskinlikten, haysiyetsizliklerden kendini siler. Titreyen kalpler, nemli gözler, birbirlerine sessiz, kelimesiz, neler neler söyler... Her devrin aç yaprağını... Bir ârif, bir âşık var... Her kademede, safha olmuş bir insan var... Dünyalara hükmeden taçlar yıkılmış, bükülmüş, rutubet kokan tarih sayfalarında fakat o ârif, o âşık, "Hak ve Hakîkatte" olduğundan devirler devri yaşamış, teşne gönü

Orta Asya steplerinden çıkıp Anadolu'ya oradan Bizans İmparatorluğu sınırlarına uzanan kutlu bir yolculuk ile Söğüt'te mayalanan hamurunu ila-yi kelimetullah yolunda islam sancağını güngörmemiş topraklara ulaştırma gayesi neticesinde diktiği çınarın altındaki farklılıklarını zenginlik olarak addedip hoşgörü temelleri üzerine kurulmuş büyük bir İmparatorluk olan Osmanlı, çadırlardan mermer saraylara ulaşmış ve dünyanın en büyük İmparatorlukları arasında yer almayı başarmıştır. Fetihten fetihe koştuğu dönemle

Azerbaycan tarihçiliğinin ve tarih yazıcılığının son dönem en önemli tarihçi ve tarih yazarlarından biri, Yunus Oğuz'dur. Yunus Oğuz, tarihi roman yazıcılığı ve Türk tarihine getirdiği yeni bir bakışla Türk tarihinin sayfalarını yeniden açan ve yorumlayan büyük bir tarihçi yazardır. Yunus Oğuz, "Avcı" romanıyla, sadece ele aldığı konuları tarihten alıp günümüze getiren bir hadise olarak değil, tarihin içinde ve tarih ile birlikte olarak düşünülmelidir. Oğuz, yakın geçmişin destansı ve tarihe sığmayan tarih

Zaman zincirin üç halkası: Dün, bugün ve yarın. "Dün", 20. yüzyılın başı, Balkanlardan çekiliş, I. Cihan Harbi ve İstiklâl Mücadelesinin adıydı. "Bugün", zaman zincirinin en zayıf halkası, günümüz Türkiye'si... "Yarın", dünün bugünle karşılaşmasıyla, kocaman bir belirsizlik...Dünü unutmak, dünde yaşananları bugün yeniden yaşamaktır. Dünden ders çıkarmamak yarına endişeyle yürümek, dahası yarına ihanettir. Bir başka ifadeyle; "tarihinden feragat etmiş bir millet, istikbalinden de feragat etmiş demektir" Bu

"Ankaralı Arabacı İsmail ve Mustafa Kemâl" romanı, Türk tarihinde mevcut olan "liderler ve bilgeler" geleneğine bir katkı oluşturmak amacıyla kaleme alınmıştır. Oğuz Han'ın Irkıl Hocası, Bilge Kağan'ın Bilge Tonyukuk'u, Cengiz Hanın Gökçe'si, Osman Gazi'nin Edebali'si, Fatih'in Akşemseddin'i ve nice cihangir, bilgeleri ile yaşayarak hatıraları bugüne gelmiştir. Tabiî ki bu bilgeler bir kişiden ibaret değildir. Türk irfanının ruhunu taşıyan nice insan bu kahramanların sohbet ve danışmanlık halkasında bulunmu