Yaşamak güzel be, Yaşamak güzel; Ağlamak, gülmek, Sevmek, sevilmek, Yaşamak güzel be; Çay içip, simit yemek, Martılara imrenmek, Maviyle, yeşille, Hatta bütün renklerle yeşermek; Tenine dokunmak gerçeğin, Ve yanmak; Henüz doğmuş bir çocuğu koklamak; Bir kuzunun sesiyle uyanmak; Korna seslerinde şehre yağmak; Yaşamak güzel be, Kayıp vitrinlerin süslü eteklerinden, Kaldırımlarda yağmura basmak, Erise de güneşte, kardan adam yapmak, Delikanlı ağında duyguların, Biraz hoyrat olmak; Kadın o

DOSTLARI CÜNEYT E. KORYÜREK´İ ANLATIYOR Türk spor basını kullanılan literatüre baktığımızda doğru bir tabir değildir. Çünkü bizdeki gazete ve dergiler ağırlıklı olarak spor değil birkaç istisna dışında futbol sayfalarıyla bezelidir. Sporun diğer türleri nedense yok sayılır, hatta atletizm hiç kaale alınmaz. Halbuki insan zekası ve yapısına en uygun spor dallarından biri olan atletizm insanoğlunun gelişimi açısından çok önemli bir yere sahiptir. Batıda insanlar atletizm yarışmalarını izlemek için stadyumla

Yunan tragedyasında mitolojik kahraman Elektra, babasına öyle büyük bir sevdayla bağlıdır ki, annesine bile tahammül edemez ve onu öldürür. Akıl almaz, hayal ötesi gibi görünen mitolojik olayların fantastik kahramanları bilemediğimiz bir zaman ötesinden bize ayna tutuyor. Babalarından yoğun bir ilgi ve sevgi gören kızlar, güven duymayı ve saf dürüstlükleriyle sevmeyi öğrenirler. Güven dolu sevmeyi ve sevilmeyi bilen kızlar ilerleyen yaşlarda ruhen pek sıkıntı çekmezler. Peki ya tersi olursa? Babalarından

Biliyorum, Tarihin taş defterine Bir çızık atmışım… Muhtar Cem KARACA Cem Karaca´nın kıymetli eşi İlkim Erkan Karaca tarafından hazırlanan Fani Rübai çok özel bir eser. İlkim Erkan Karaca, Cem Karaca´nın kağıt ve peçetelere yazdığı rübaileri bir araya getirerek, eşinin ölümünden sonra bu isteğini yerine getirmiş. Ayrıca Cem Karaca´nın yakın arkadaşlarının onun ölümünden sonra dile getirdiklerini toplamış. Kitapta Hagop Ayvaz, Avni Anıl, Erol Büyükburç, Erkin Koray, İlham Gencer, K

Sevgilim, bir tanem, Lütfen beni affet! Bütün hayatımızı bir yalan üzerine kurduğum için beni affet. Sana hayatımda bir tek kere yalan söyledim.. Tuzlu kahvede.. İlk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun? Öyle heyecanlı ve gergindim ki, şeker diyecekken tuz çıktı ağzımdan.. Sen ve herkes bana bakarken, değiştirmeye o kadar utandım ki, yalanla devam ettim. Bu yalanın bizim ilişkimizin temeli olacağı hiç aklıma gelmemişti. Sana gerçeği anlatmayı defalarca düşündüm. Ama her defasında korkudan vazgeçtim. Şimdi öl

Şu an sıkıntılı günler geçiren Türkiye, dünyadaki olayları takip edenlerin dikkatini gittikçe daha fazla çekiyor. Her kafada, “Olaylar nasıl sonuçlanacak?” sorusu var. Fakat bir ırkın geleceğiyle ilgili yeterli bir fikir oluşturabilmek için kişinin o ırk üzerinde bizzat çalışmış ve “o milletin ruhuna aşina” olması gerekir. Beyaz ırk dışındaki tüm ırkların önceden belirlenmiş bir barbarlığa maruz bırakıldıkları dönem artık geride kalmıştır. Geleceğin Anglosaksonlara olduğu kadar Çinlilere, Japonlara ve Hindu

Bu inanılmaz kitapta, Michael Bradley ekonomik ve politik hiyerarşinin ardında saklanan hikâyeyi gözler önüne seriyor. Yirmi bir gizli cemiyetin kaynağının izini sürerek, son iki bin yıldaki hikâyenin aldığı biçimi ve şaşırtıcı delillerle onların bugünkü sahip olduğu global gücün boyutunu açığa çıkartıyor. Öyle ki buna; * Birleşik Devletler’deki seçkinlerin Yale Üniversitesi kampusundaki sarmaşıklarla kaplı mabette gerçekleştirdikleri gizli ritüeller, * Masonların Hristiyanlık dünyasının temellerini

Vay be… beklemeyi keyif haline getirebilmek!... İşte işin sırrı bu. Zaten hayatta her şeyi beklemiyor muyuz her şeyin takdir edilmiş bir vakti zamanı yok mudur. Ders saatini bekle, çekim saatini bekle ,film başlayacak bekle, çocuk büyüyecek bekle, iftarı bekle, otobüs bekle, tren bekle, vapur bekle, vatanı bekle eşini bekle, doğumu bekle, ölümü bekle sıranı bekle kardeşim sıranı bekle, bekle bekle. Bir alim insana en çok ızdırap veren hadisenin ateşten sonra, beklemek olduğunu söyler. Allah hepimizi ateş

Adam kıza bir partide rastlamıştı. Muhteşem biriydi; o gün peşinde o kadar delikanlı vardı ki... Partinin sonunda kızı kahve içmeye davet etti. Kız parti boyunca dikkatini çekmeyen oğlanın davetine şaşırdı, ama tam bir kibarlık gösterisi yaparak kabul etti. Hemen köşedeki şirin kafeye oturdular. Delikanlı öyle heyecanlıydı ki, kalbinin çarpmasından konuşamıyordu. Onun bu hâli kızın da huzurunu kaçırdı. “Ben artık gideyim.” demeye hazırlanırken, delikanlı birden garsonu çağırdı: “Bana biraz tuz getirir mi

Ne mutlu ki bazı duygular biz kadınlara özeldir; Adem Baba´mızı cennetten kovduran da biz, şeytana pabucunu ters giydiren de! Sadece biz beş aşında çizmeye başladığımız gelinlik denen o masalsı elbiseyi giyeriz, sadece biz dokuz ay bir bebeği, kış ortası tuzlu yeşil erik aşererek karnımızda taşırız ve cennet sadece bizlerin ayakları altındadır. Biz kahve falına bakarız, biz suratımızda yeşil bir maske ve saçlarımızda komik bigudillerle gezeriz ve yine biz bazen çok mutluyken erkeklere oranla ve çoğunlukl

"Efendim! Sizi çoktan beri pençe-i zaliminde inlemekte olduğum aşktan haberdar etmek için bu mektubu yazarken düçar olduğum helecanı kabil değil, tarif edemem. Sizi ilk defa Florya´da gördüğüm günden beri kalbimde tatlı bir aşkın tulu´nu hissediyorum. Sizi sevdim, o kadar ciddi sevdim ki, ruhumu şiddetli bir ıstırap-ı aşk bürüdü. Ah meleğim! Sizi görmek isterim, size aşkımı itiraf ediyorum. Aşkıma merhamet ediniz. Sizni aşkınız ile dolu olan kalbim bir volkan gibi yanıyor. Yaşamakta olduğum hayata muttali

KADIN VAR; Vişneye benzer, kaynat ve tabak tabak ye. KADIN VAR; Armuda benzer, herkese düşmez. KADIN VAR; Greyfurta benzer, sıkarsın suyu çıkmaz. KADIN VAR; Keçiboynuzuna benzer, ömür boyu kemir dur. KADIN VAR; Kestaneye benzer, sadece kışın yenir. KADIN VAR; İncire benzer, ya kış yenir. KADIN VAR; Kavuna benzer, mutlaka koklamak gerekir. KADIN VAR; Mua benzer, hemen soymak gerekir.

Lucia, 1917 yılının mayıs - ekim ayları arasında Meryem Ana tarafından kendisine verildiğini söylediği mesajın ilk iki bölümünü 1941´de kaleme aldı ve Vatikan´a, Papa 12. Pius´a ulaştırdı. 1943´te mesajın üçüncü bölümünü yazdı. Ancak, bu bölümle ilgili olarak, "Daha iyi anlaşılabileceği 1960 yılında açıklanması doğru olur..." diye bir koşul da öne sürdü. Birçok papa bu sırları okudu ve ciddi sarsıntılar geçirdiler. Açıklanması gerektiği tarih geldiğinde ise bu sır açıklanmadı. Uzun yıllar sonra sırlar açıkl

1996 yılının son günleri İstanbul Belediyesi Cemal Kamacı Spor Kompleksi nin tesis müdürü odasında tesis müdürü Mehmet Baltacı ve bir emniyet müdürüyle beraber oturuyoruz. Konu o zamanının konusu "Susurluk" ve getirdikleri. Mehmet Baltacı konuyu dönemin meşhur şahıslarından alıyor ve bilinenlerle bilinmeyenlerin karışımından kendinin bile erişemeyeceği noktalara getiriyor. Eeeee... Baltacı bu... kimse, hatta kendi bile bilemiyor ne anlatmak istediğini. "Dediğim gibi müdürüm... Kimse Türkiye nin kuvvetli olm

Bazen tamamen umudum kesiliyor. Aşktan da, aşk peşinde koşmaktan da vazgeçiyorum. Arkadaşlarımı düşünüyorum. Sizin dışarıdan gördüğünüz ama benim içinde olmadığım, çevremi ve çevremdekileri düşünüyorum. Herkes bir yol bulmuş aşka dair. Her bir durakta irili ufaklı yaralarla ilerliyorlar aşkta... Ben çok mu yaralandım nedir bilinmez, sanki bıçak değse kan akmaz misali, taş duvar olmuş kalbim. Birileri diyor ki, bu şarkılar aşk olmadan nasıl çıkar? Ben diyorum ki, bu şarkılardaki aşklar gerçek olsa kıyametler

Kuşların bile kahvaltılarını henüz yaptıkları saatlerde mikrofonun başına geçerek, uykusu açılmamış, afyonu patlamamış insanlara radyodan günaydın diyen "Geveze" bir adam... En laylay ve lom dakikaların arasına, üzerinde durup düşünülmesi gereken hikayel

Ve bir teşekkür de dinleyicilerime. Bugün Afrikalı Ali varsa onca kişi arasında bana kulak veren insanlar sayesinde var. Türkiye´nin ve dünyanın her tarafından, küçücük evlerinden, cezaevlerinden, sabah akşam emek sarf ettikleri iş yerlerinden, direksiyon başından bana kulak veren dostlarıma teşekkür ediyorum.

Halkbilimi olarak Türkçeleştirdiğimiz folklorün içinde yeralan halk oyunlarımızda ve halk müziğimizde de geniş bir yer tutan zeybekler, ulusumuzun manevi değerler açısından karakterini ifade eden en önemli kültür ürünlerimizden biridir. Bir ulusa gerek oyunu, gerekse müziği ile damgasını vuran bu faktörün, elbette ki küçük ve kısır bir etken olduğu düşünülemez. Nitekim gerçekten, zeybekler inceleme alanı çok geniş olan bir türdür.

Türkiye´nin çay diyarında dünyaya gelmişim. 1955 yılında. Edebiyat öğretmenim sayın Yaşar Tiryaki´nin gösterdiği yolda yürümüş, gazeteci olmuşum. Sonra Bab-ı Ali. Ardından, yerel yönetimlerde basın danışmanlığı. Ümit Yaşar´ın öğrencisi, Aşık Veysel vurgunu, Türkü Baba Fatih Kısaparmak´ın basın sözcüsüyüm. Hayranı olduğum rahmetli babam Mehmet Holoğlu ile polis kızı Nazmiye Ana´nın evladı olmak, onurum ve kıvamcım. Yıldız Kısaparmak Ana ise, tertemiz dua pınarım. Aşka aşığım, dostluğa dostum. Nefretim nef

Sana bu mektubu uzaklardan yazıyorum Adresini çoktan unuttum Bir şiirin şişesine kalbimi koyup sulara bırakıyorum Ve ilk kez hesaplaşıyorum kendimle Tuhaftır Kalemi, kağıdı ve seni onca sevmeme rağmen Sana ilk kez yazıyorum