Hilal masa kuruldu, karar verildi. Albatros son yolculuğuna kanat çırpacak. Elbette dostları da yanında olacak. Yine pek çok zorluğa göğüs gerecekler, örümceklerle mücadele edip bataklıktan geçecekler. Aradıklarını bulduktan sonra Gök Ağacı’nın kapısından girecekler. Ağacın kalbine ulaşınca Tin Taşı macerasının sonuna gelecekler. Ve bir güneş doğacak gökte Parıltısı göz alacak ışığın O kapıdan içeri girince Ardına kadar açılacak sonsuzluk…

Albatros serisinin devamı olan bu kitapta, kahramanlarımız yine yollarda. Bu kez okyanusları aşmak yerine çölleri geçiyor, kum fırtınasıyla, akreplerle ve bir sürü tehlikeyle mücadele ediyorlar. Fakat şimdi başka yol arkadaşları da var. Tüm zorlukların üstesinden birlikte geliyorlar. Neticesinde ise kim bilir neler oluyor… Aradıklarını bulmak için çıktıkları bu yolculukta bakalım kahramanlarımızı neler bekliyor… Çiçekler tomurcuklanınca dalda Bilsinler ki ben oradayım O kavuğun içinde Dünyadan saklanmaktayı

Adada gün doğarken kumların arasında bir parıltı belirdi. Koyu kırmızı renkte, sıcacık ve gizelimli bir taşın parıltısıydı bu. Zeyd kıyıya gelip de onu eline aldığında ise hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bunu ilk anlayan dostu Albatros’tu. Beraber çıktıkları gemi yolculuğu, saklandıkları Surin kuşları ve deniz askerleri ; fırtınalı bir okyanus ve kapanan gökyüzü ise sadece bir başlangıçtı.