Kardeşini kıskanan tavşan Taki, büyük kardeş olduğu için hep kendi sözünün dinlenmesini istermiş. Bu yüzden kardeşi Topuz’un sözlerine pek önem vermezmiş. Günlerden bir gün, babaları onlara bir sürpriz hazırlamış. Bu sürpriz, iki kardeşi oldukça şaşırtmış. Acaba babalarının hazırladığı sürpriz de neymiş? Peki, ya Taki, kıskançlık huyundan nasıl vazgeçmiş? Bu soruların cevabını masalın içinde bulabilirsiniz.

Ormanda hayvanlara korku salan bir avcı dolaşmaktadır. Bu avcının başına bir dal parçası düşer ve yaralanır. İyiliksever ayı Alver, avcıyı inine götürüp onu tedavi etmek ister. Bazı orman sakinleri, kötülük yapan birine iyilikle karşılık verdiği için Alver’e kızar ama Alver, kötülüğe karşı kötülükle cevap vermek istemediğini söyleyip tedaviyi tamamlar. Gördüğü ilgiden oldukça memnun kalan avcı, yaptıklarına pişman olur, Alver’e teşekkür edip ormandan ayrılır. Avcı, aylar sonra ormana tekrar gel

Ali Baba’nın çiftliğinde çeşitli hayvanlar yaşamaktadır. Ancak Ali Baba çiftliğe yeni bir hayvan daha getirince ortalık biraz karışır. Çünkü yeni gelen tavuk, diğer hayvanlarla arkadaşlık kurmaz ve başkalarının fikrine de saygı duymaz. Bakalım bu kibirli tavuk, hatalı davranışlarını düzeltecek mi? Gelin, hep beraber okuyalım.

Spor yapmayı seven hayvanların huzur içinde yaşadığı şirin bir orman varmış. Bu ormandaki hayvanlar, her spor dalı için birer takım kurmuş. Ama sporu çok sevdiği hâlde hiçbir takıma giremeyen hayvanlar da varmış. Onlardan biri de sabırsız kanguru Tıpır imiş. Tıpır, sebat etmeden bir takıma girebileceğini düşünürmüş. Ama olaylar hiç de onun istediği gibi gelişmemiş. Acaba Tıpır, bir takıma girebilecek mi? Dahası, girdiği takımda sebat edebilecek mi?

Gücü kuvveti yerinde olan ama çalışmayı pek sevmeyen Üşengeç, tembel bir aslandır. Kaba kuvvetle her şeyi çözeceğini düşünmektedir. Üstelik karnını, başka hayvanlardan zorla aldığı yiyeceklerle doyurmaktadır. Onu bu yanlış düşünceden vazgeçirmek isteyen sevimli bir zürafa, Üşengeç’ e nasihat eder. Ne var ki Üşengeç, nasihat dinlemeyi sevmez ve bildiğini okumaya devam eder. Fakat başına gelen bir olay, aklını başına getirir. Eğer Üşengeç’ in başına ne geldiğini merak ediyorsan masala başlayabilirsin.

Yalancı karınca Dalila, bir gün terk edilmiş bir örümcek ağına takılmış. Çok uğraşmış ama kendi çabasıyla bu ağdan kurtulamamış. Dalila, etrafındaki canlılardan yardım istemiş. Acaba onun çağrısını bir duyan olmuş mudur? Dahası Dalila, yalan söylemekten ve hoşa gitmeyen şakalar yapmaktan vazgeçmiş midir? Tüm bu soruların cevabını merak ediyorsanız masala başlayabilirsiniz.

Çilçil, özgür olduğunu söyleyen ve bu yüzden her şeyi yapabileceğini düşünen bir kuştur. Yaşadığı gül bahçesinde, onun gibi düşünen ve farkında olmadan çevresine zarar veren başka canlılar da vardır. Ne yazık ki bu canlılar, birlikte yaşamanın altın kuralını unutmuştur. Acaba onlara bu kuralı hatırlatan birileri çıkacak mı? Maceranın devamını merak ediyorsanız masala başlayabilirsiniz.

Pırpır, tek kanatlı bir kelebektir. Yaşadığı şehirde kaplumbağalar, böcekleri sürekli rahatsız etmektedir. Böcekler, kaplumbağalara direnir, fakat yine de başarılı olamazlar. Herkesin ümidini yitirdiği bir anda Pırpır bir öneri sunar. Pırpır'ın önerisiyle hareket eden böcekler, bu kez kaplumbağaları alt ederler. Ardından, şehirlerini engellilere göre yeniden düzenlemeye karar verirler. Böylelikle kaplumbağalar ile böcekler yeni bir hayata adım atarlar. Peki, Pırpır'ın sunduğu öneri nedir, bunu öğrenmek

Gagiş, alaycı bir kargadır. Ormanda karşılaştığı hayvanlarla dalga geçmeyi alışkanlık hâline getirmiştir. Orman sakinlerinin uyarıları umurunda bile değildir. Nasılsa onun çok güvendiği kanatları vardır ve o, bu kanatlarla istediği yere kolaylıkla gidebilmektedir. Oysa şu hayatta Gagiş'in kanatlarından daha değerli olan şeyler de vardır. Gagiş, bu değerlerden birini öğrendiğinde bakış açısı değişir ve orman sakinleri ile dalga geçmeyi bırakıp yararlı işler yapmaya karar verir.

Hoş kokulu çiçeklerin dört mevsim açtığı bir orman varmış. Bu ormanda hiçbir şeyden memnun olmayan Alacalı adında bir tilki yaşarmış. Alacalı, mutluluğun hep çok uzaklarda olduğunu düşünürmüş. Bir gün yola düşüp, dünyayı gezip dolaşmış. Ama yine de mutluluğu bulamamış. Bunu öğrenen Aslan Kral, Alacalı'yı saraya davet etmiş. Onu çok güzel ağırlamış ve öğütler vermiş. Böylece Alacalı, gerçek mutluluğun çok uzaklarda olmadığını anlamış. Asıl mutluluğun, tatlı dilli ve güler yüzlü dostların yanında olduğunu ö

Küçük bir kızın günlük notları. Öğretmenimizin günlük tutmamızı öğütlediği günün üstünden tam bir hafta geçti. Öğretmenimiz dersin sonunda; ´Çocuklar, günlük tutmaya başladınız mı?´ diye sordu. Sınıfta bir benim bir de Aysel´in parmağı havaya kalktı. Öğretmenimiz; ´Günlük tutmak nasıl bir duygu?´ diye sorunca: Aysel: ilk başlarda sıkıcı geldiğini, son bir iki gündür alışmaya başladığını söyledi. Ben de yazmaya yeni başladım. Ama hiç sıkılmadım, hatta, günlüğüme bir de isim bul-dum,dedim. Meraklı bakışla